24 Kasım 2016 Perşembe

Serviler



Hocam, geçen gün dersin hiç beklenmedik bir anında bu soruyu sordu: "Neden Hollanda’ya kar yağmaz?" Kimseden çıt çıkmadı. Biraz bekledikten sonra ise, “Aa çocuklar! Yapmayın böyle, genel kültür bilgisidir yahu!” diyerek sitem etti. Bunun üzerine gözlemlediğim kadarıyla sınıfın en atılgan çocuğu söz alarak, “Hocam, Hollanda’ya kar yağmadığını nereden çıkardınız?” dedi. Anında güzel bir gülümseme kapladı yüzünü 70’lik Çınar’ımızın. “Peki o halde, oldukça soğuk bir ülke olmasına karşın, neden sıklıkla kar yağmaz, diye değiştireyim sorumu.” diyerek hiç beklemeden başladı bize Körfez Akıntısı (Gulf Stream) denen şeyi anlatmaya…
                                                       

 
Diğer bir adıyla Sıcak Su Akıntısı, Kuzey Avrupa’nın ısınmasında önemli bir rol oynuyor ve okyanus suları arasında ısı farklılığı olduğu için bu akıntı, yağışı ve donu engelleyerek bir çeşit iklimi yumuşatma görevi görüyor.

"Bakın çocuklar, Hollanda Konya kadar bir yer... Fakat süs bitkileri yetiştiriciliği
konusunda dünyada 1 numaralı ülke. Yılda bitkilerden aldıkları para 80 milyon
dolar... Neden bu böyle, hiç düşündünüz mü? Bizim iklimimiz bitki yetiştiriciliği
konusunda çok daha verimliyken bunu yap-mı-yor-uz! Ülke ekonomimiz için ne
kadar çok katkı sağlar, bir düşünün!"

 
Meyveleriyle Cupressus glabra



Sözlerini bitirdikten sonra dışarıya çıktık. O gün Cupressaceae familyasını işlemiştik ve bize anlattığı cinsleri gösterecekti. İlk olarak Cupressus glabra, diğer bir adıyla Smooth Arizona Cypress, Türkçe adıyla da Arizona Servisi’ne dokundu ve “Mesela bu servi Türkiye’de yeterince yetişmiyor ve bu derste sizlere bunu gösterebilmek için okulun ayırdığı bütçeyle İtalya’dan bir fidanını Türk parasıyla 140 liraya aldık."

Kitaplara baktığımızda aslında ana vatanı karşısında yazan ülkeler; Kuzey Irak’ta Hazar Denizi'nin Güney sahillerinde ve Akdeniz’in Doğusunda Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Rodos, Kıbrıs, Girit, Anadolu ve bazı Ege adaları. Eski çağlarda İtalya'ya getirilmiş ve oradan da tüm Akdeniz'e yayılmış. Mesele nereden getirildiği değil zaten, neden tüm koşullar el veriyorken yetiştirilmiyor? Mezarlıklarımıza baktığımızda servilerden geçilmiyor. Bu da kafamı meşgul eden sorulardan birisidir: Mezarlıklarda neden serviler kullanılır? Herhalde Necip Fazıl'ın dizelerinde geçtiği gibi ölümü çağrıştırdığı için olsa gerek.


Cupressus sempervirens, Mezarlık Servileri




“Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
“Servi, endamlı servi, ahirete perdelik"


2000 hatta 3000 yaşayabilmeleriyle ve herdem yeşil olup yapraklarını dökmemeleriyle bana göre tam dersi hayatı, canlılığı, diriliği çağrıştırıyorlar ama kimbilir belki rüzgarı engelledikleri için kötü ruhları kovduklarını düşünmüş olabilirler, ya da aromatik kokulara sahip oldukları için ceset çürüdüğünde kokusunu bastırmak için de bu geleneği başlatmış olabilirler... Sanırım fidanlıklarımız servilerle dolup taşsa bile yolda, parkta, bahçede gören insana ölümü hatırlatacağı için "kötü görüntü" kategorisine girip pek tercih edilmeyecektir...

*A cypress-lined drive that gives way to a terra cotta-adorned winery and tasting room are just a few authentic flairs awaiting visitors of Alloro Vineyard.           

Bir yerin peyzajını belirleyen unsurlarda en az o yerin coğrafyası kadar insanların kültürel değerleri de büyük önem taşıyor. Mesela Avrupa'da ve Amerika'da da mezarlıklar ve yol kenarlarında bulunmasının yanı sıra alkolü de çağrıştırıyor olabilir...

*Servilerle çevrili yolun bitimindeki kilden tuğlalarla inşa edilmiş şaraphane ve şarap tatma yeri, Alloro Üzüm Bağı'nın ziyaretçilerine tanıdığı birkaç otantik hizmettir. (Kaynak: columbian.com/The Allure of Alloro)

Serviler, rüzgarı engelledikleri için şarap yapımında birçok evde bulunuyormuş. Rüzgarın engellendiği ortamda şeker oranı artıyor ve yıllandıkça daha kaliteli olan şarapları yapıyorlar. 

Benim sevdiğim özelliği ise uzun ve ince yapıya sahip olmaları, rüzgara karşı eğilmeleri. Bana şu soruyu sorabilirsiniz: Ee biraz önce rüzgarı engellediğini söyledin, hem eğilip hem nasıl engelleme işlevi görürler?

Hz. İsa'nın bir sözü vardır; "Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin." diye. Ne kadar garip değil  mi? Eğilen servi de daha uzun yaşar, gövdesi daha geniş büyür, kökleri daha derine iner ve daha dirençli olur.

Çevremize karşı daha duyarlı olup, doğanın sistematiği ilgi alanımıza girdiği andan itibaren artık daha farklı gözlere sahip oluyoruz. Her gün bir yere gitmek için aynı güzergahı kullanan biri belki bir servinin limon gibi koktuğunu yanına yaklaşana kadar bilmez. Hatta belki onun için bir servi bir çamdan ibarettir ve öyle kalmaya devam edecektir.

Tıpkı bizim Körfez Akıntısı'nı bilmememiz gibi, daha sonra okumamız gibi... "Bizim hayatımızda ne değişiklik yapacak ki?" diye sorduğumuz müddetçe inanın bana hayatlarımız aynı kalmaya devam edecek.

Bilgi güçtür.